Fıtriyye Ne Demek? Farklı Yaklaşımlar ve Anlam Katmanları Fıtriyye… Bu kelime, günlük hayatta karşımıza çok sık çıkmasa da, özellikle dinî ve felsefi bağlamlarda önemli bir yer tutuyor. Ancak fıtriyye, yalnızca bir kavram değil, insanların yaradılışına dair derin bir anlam taşıyor. Bugün, fıtriyye kavramını farklı bakış açılarıyla ele alacağız. Bu yazı, hem objektif bir bakış açısıyla konuyu inceleyen, hem de duygusal ve toplumsal bağları göz önünde bulunduran bir yaklaşım sergileyecek. Fıtriyye, Arapça kökenli bir kelimedir ve fıtratla doğrudan bağlantılıdır. Fıtrat, insanın yaradılışındaki doğal özellikleri ve yaratılış amacını ifade ederken, fıtriyye de bu doğallığın bir tür yaşantı biçimi, hayat tarzıdır. Peki, fıtriyye…
8 YorumEtiket: ve
Kafatasındaki Boşluklar ve Ekonomik Perspektif: Seçimler, Kaynaklar ve Sonuçlar Ekonominin Temel Prensipleri: Kaynakların Sınırlılığı ve Seçimlerin Sonuçları Ekonomistler, sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılamaya çalışan bir toplumu anlamaya çalışırken, her kararın bir fırsat maliyeti içerdiğini vurgularlar. Kaynaklar sınırlıdır ve insanlar bu kaynakları en verimli şekilde kullanmak için seçimler yapmak zorundadır. Aynı şekilde, toplumsal refah da bu seçimlerin toplam sonucudur. Fakat, bu süreç sadece ekonomik kalkınma ve ticaretle ilgili değildir; yaşamın her alanında bu seçimler ve kaynak kullanımı daima karşımıza çıkar. Buna benzer bir düşünce, biyolojik yapılarımızı anlamaya çalışırken de geçerli olabilir. Örneğin, kafatasındaki boşluklar, beynin çevresindeki yapılar ve fonksiyonların organizasyonunu etkileyen…
6 Yorumİşeme Refleksi Hangi Sinir? Bir Antropolojik Perspektif Kültürlerin Çeşitliliği ve Bedenin Sırları: Bir Antropoloğun Bakış Açısı Beden, kültürler arası farklılıkları anlamanın belki de en ilginç yollarından biridir. Toplumlar, sadece düşünceler ve kelimelerle değil, aynı zamanda bedenlerini nasıl kullandıklarıyla da kimliklerini şekillendirirler. Her toplum, bedensel işlevlerin farkında olmanın ötesine geçerek bu işlevlere özel anlamlar yükler. İşeme refleksi, belki de bedenimizin en doğal ve en temel işlevlerinden biridir; fakat bunun nasıl ve neden gerçekleştiği, sadece biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve psikolojik bir olgudur. Bir antropolog olarak, işeme refleksinin arkasındaki sinirsel süreçlerin, kültürler arası farklılıklarla nasıl etkileşime girdiğini merak…
4 Yorumİstetmenin Diğer Adı Nedir? Felsefi Bir Bakış İsteme ve İnsan: Bir Filozofun Perspektifinden İstemek, insanın en temel doğasından gelen bir arzu, bir itki ya da belki de bir yaşam güdüsüdür. Felsefi açıdan, istemek sadece bir eylem değil, aynı zamanda insanın varoluşunu ve dünyayla olan ilişkisini anlamamız için bir anahtar olabilir. Her insan, bir şey isteme kapasitesine sahiptir, ancak “istemenin” doğası ve “istemenin” diğer adı nedir? Bu basit ama derin soruya yaklaşıldığında, karşımıza etik, epistemolojik ve ontolojik birçok boyut çıkar. Peki, “isteme” nedir? Sadece bir duygu ya da düşünce mi, yoksa daha derin bir ontolojik gerçeklik mi? Bu yazıda, istemek kavramını…
6 YorumKarakoyunlular Şii mi? Köklerden Geleceğe Uzanan Bir Mezhep Tartışmasını Birlikte Düşünelim Konuya tutkuyla yaklaşan bir tarih meraklısı olarak sizi, yalnızca “doğru mu–yanlış mı?” diye biten bir tartışmaya değil; katman katman açılan, bugüne ve yarına dokunan bir yolculuğa davet etmek istiyorum. “Karakoyunlular Şii mi?” sorusu, tek cümlelik bir hükümden çok daha fazlasını gerektiriyor: sınırlar, hanedan rekabetleri, derviş hareketleri, meşruiyet stratejileri ve kültürel üretimlerle örülü bir arka plan… Hadi, birlikte düşünelim; belki bu tartışma, bugün sosyal medyada gördüğümüz hızlı etiketlemelerin ötesine geçmek için de bir fırsat olur. — Kökenlere Kısa Bakış: Kim Bu Karakoyunlular? 14. ve 15. yüzyıllarda Doğu Anadolu, Azerbaycan, Irak…
6 YorumHuzur Hakkı Toplu Ödenir Mi? Tarihsel Bir İnceleme Tarih, yalnızca geçmişin izlerini sürmek değil, aynı zamanda bu izlerin günümüze nasıl şekil verdiğini anlamakla ilgilidir. Geçmişin derinliklerine inmek, geleceği daha sağlam temeller üzerine kurmamızı sağlar. Bu yüzden, belirli bir kavramın tarihsel süreçlerini anlamak, o kavramın nasıl evrildiğini ve toplum üzerindeki etkilerini kavrayabilmemize olanak tanır. Bugün, memurun huzur hakkı gibi önemli bir sosyal güvenceyi tartışırken, bu hakkın geçmişteki kökenlerini ve günümüzdeki uygulamalarını sorgulamak da oldukça önemlidir. Huzur hakkı, devletin kamu görevlilerine sunduğu bir sosyal güvencedir. Ancak bu güvencenin toplu olarak ödenip ödenmeyeceği, tarihsel süreçlerde değişim göstermiş ve toplumsal dönüşümlerle şekillenmiştir. Bu yazıda,…
4 Yorum